Demokrasi, yok olmamak için, kendini şekilden şekilsizliğe eskitir!.
Demokrasi, bulaştığı yere kirli izini bırakır!. Kuralı olmayanın edebi ve adabı da olmaz. Her tarafa bükülen ve yamulanın ise sağına soluna güvenilmez. Bizim saf insanımız maalesef burasını çözemedi. Tilkiyi kucağına alarak, ondan evcil bir kedi yapmaya kalktı. Demokrasiyi benimseyerek batının gözüne girmeyi ve onu daha ustaca kullanarak da, yine batıyı dize getirmenin hesabını yaptı. Dağda gezen tilkiyi evin içerisine aldı ve bu tilki büyüdükçe büyüdü. Tilki bu, rahat durur mu dersiniz? Sen sağsın sen solsun dedi, ev ahalisini birbirine düşürdü. Sinsiliği de bol olduğunda, mutfağın anahtarını eline geçirdi. Kendisine yanaşan kurbanlık kuzulara pastaları reva gördü, uzak duranlara ise kuru ekmeğe mahkûm etti. Bazılarının omuzlarına kalabalıklar koydu ve sizde benim sivri dişlerim ve pençemsiniz diyerek, gücüne güç kattı. Tilki bir iken, evin içerisinde nice tilki sürüsü türedi. İnsanımızın kendi hatasını bile anlamayacak kadar, sisli ve buharlı bir ortamı oluşturdular. En basit soruların cevapları bile çözülemez girift bir şekil aldı: Hür müyüm kendi başıma kararlar alabiliyor muyum, yoksa köle miyim ve benim adıma kararlar mı alınıyor? Dostum kim düşmanım kim? Beni seven kim beni üzen kim? Bu çıkmazın içerisinde sorunum nelerdir ve bunun çözümü yok mudur? Zehrin tedavisi bir yol ile, onu üreten yılanın Panzehri ile olur!. Tabi ki her sorunun bir de çözümü vardır. Demokrasinin de en etkili ilacı, belayı geldiği yere kovmakla başlar. Yunan ne yaptı? Ege Denizini aşarak ülkeyi işgal etti. Ecdadımızın ilk işi neydi? Onu yine geldiği yere kadar kovalamaktı. Yunan gitmeye gitti, fakat onun -kendisi kadar yamuk- düzeni ´Demokrasi´ içeride kaldı. Yunanın işgalinden, bu küçük(!) direncimizle kurtulduk ve kısa zaman içerisinde işgale ve katliamlara son verdik. Maalesef Yunandan daha sinsi ve onun artıkları ise içimizde kalarak, daha büyük katliamlar ve kıyımlar düzenlediler. Kurtuluş Savaşından sonra, Necip Fazıla göre, 500.000 (bin)in üzerinde insanımız katledildi. Kurtuluş Savaşında verdiğimiz şehitlerin nice fazlasını, daha sonraları verdik. İçimizdeki bu hainler, tilkilerin talimatına göre zevkle, bu katliamları düzenlediler. Bizi aydınlatan, maneviyatımızı kuvvetlendiren, bize her sahada öncülük yapan âlim ve hocalarımızı dar ağaçlarında sallandırdılar Yol bir tek yoldur, yol işte budur! Sorundan kurtulmak için, sorunu oluşturanlardan kurtulmamız gerekiyor. Bunun başlangıcı ise sorunu tanımayla başlar, sorunu ayıklamayla devam eder ve sonucunda, ondan kurtulmayla da noktalanır. Ayağa kalkmamıza engel olanları görmeliyiz, tanımalıyız ve bilmeliyiz! Bizler işgalcilerin ve onların düzenlerinde kurtularak, yine kendi değerlerimize, dinimize Müslümanlığımıza sahip çıkmalıyız. Kurtuluşun sadece bir yolu vardır, o da İslama ve özümüze dönerek, demokrasiden ve tilkilerden kurtulmamızla bağlantılıdır!. Kurtuluş, Allah yolunda ayağa kalkmayla başlar.. Nurlu sancağın gölgesi güneşi kaplamasıyla devam eder!. Zamane karanlık düzenlerin tarihe gömülmesiyle insanlık rahat eder ve.. İslamın, barışın, adaletin, huzurun ve sükûnetin yerleşmesiyle de yeniden hayat bulur!.. |
|||||||||||||||
|